BEFORE TRILOGY



HER İZLEDİĞİMDE AYRI AYRI BEN'LERİMİ HATIRLIYORUM. FARKLI ZAMANLARDA OLDUĞUM İNSANI VE DÜŞÜNDÜĞÜM ŞEYLERİ..




 - Hadi artık şu Before üçlemesini yazalım! 

Öncelikle Before üçlemesinin yaratıcısı olan Richard Linklater abimizi tanıyalım. Kendisi Amerika'lı yönetmen, film yapımcısı, senarist ve oyuncudur. Yönetmen koltuğuna ilk olarak 1988 yılında It's Impossible to Learn to Plow by Reading Books adlı yapımda oturdu. Sonrasında ise Slacker, Dazed and Confused, SubUrbia, The Newton Boys, Waking Life, Tape adlı yapımların yönetmenliklerini yaptı. 

Before serisi, tekrar tekrar izlemekten zevk aldığım, oldukça derin manalar ve felsefi - sosyolojik içeriklere sahip olan bir film serisi. İster istemez o sohbetin güzelliğine ve naifliğine kapılıp, onları dinleyerek eşlik ediyorsunuz. Üç filmde de iki karakteri uzun uzadıya takip eden plan sekansların sinematografiye damga vurması da kaçınılmaz bir hal alıyor.


1. SERİ 
Filmin başrollerini Julie Delpy ve Ethan Hawke paylaşıyor. Before Sunrise (Gün Doğmadan Önce), yolları bir yolculuk esnasında kesişen bir kadın ve erkeğin hikayesini konu ediniyor. Avrupa yolculuğu sırasında trende karşılaşıp tanışan iki farklı insan, Jesse ve Celine bu yolculuğu oldukça sıradışı bir şekilde aktarıyorlar bize. Viyana şehrindeyken trenden inmeye ve birlikte şehrin sokaklarında bir gün gezmeye karar veren ikili, bize eşsiz bir manzaranın kapılarını açıyor. Bu küçük gezinti esnasında birbirlerine karşı bir şeyler hissetseler de bunu ne yazık ki pek de dile getirdikleri söylenemez. Zaten bazı şeylerden emin olmak bazen zor değil midir? 👀



Film genel olarak diyaloglar üzerinden verilen mesajlar, bazen de Celine'in felsefi yaklaşımları ile ilerliyor. Eğer dikkatli bir izleyiciyseniz ara diyaloglarda ilginizi çekecek mesajlar yakalamanız mümkün. Before Sunrise filmi benim için nedenini bilmediğim bir şekilde özel ve anlamlı. Zaten büyüsü kaçar diye neden bu filmi bu kadar sevdiğimi düşünmedim bile. Plakçı dükkanının dinleme odasında "come here" çalarken birbirlerinden gözlerini kaçırmaları bile görülmeye değer. Sanırım bu benim filme yaklaşımımla da ilgili olabilir ama "aşkın saf hali" denilen kavramı yansıttığını düşündüğüm için de görülmeye değer kılmış bulabilirim kim bilir.
Filmi asıl özel kılan şey bu iki gencin birlikte geçirdikleri zamanın sadece bir gün sürecek olması ve daha sonra ayrılacak olmaları. Her şey ertesi sabah bitecek ve ayrılacaklar.. AH NE KORKUNÇ!😟



2.SERİ
Before Sunset (Gün Batmadan), Before Sunrise'daki iki karakterin 9 yıl sonra Jesse'nin kitap tanıtımı için geldiği Paris'te yolunun Celine ile yeniden kesişmesini konu ediniyor. 
Film Jesse'nin şu cümleleriyle başlar: "Hepimiz dünyayı kendi küçük anahtar deliğimizden görürüz."
Filmimizin birinci kahramanı olan Jesse, yayımlanan kitabının üstüne Paris'te bir söyleşi vermektedir. Konuşmasını bitirmeye yakın karşısında bir anda Celine'i görür ve şaşkınlık içerisinde cümlelerini bitirip onun yanında soluklanır. Birbirlerini uzun yıllar boyunca görmeyen ve numaralarını almayı unuttukları için birbirlerine ulaşamayan bu ikili, kahve içmek için yola koyularak sohbet etmeye başlarlar. İlk filmde olduğu gibi bu filmde de, filme çekildiği şehrin manzaralarının ahengi eşlik eder. İlk tanıştıkları filmde birbirlerine 6 ay sonra buluşacaklarına dair her ne kadar söz vermiş olsalar da, Celine yaşadığı ailesel sorunlar yüzünden gidememiş ve Jesse'nin gittiğini öğrendiği zaman onun hayal kırıklığına uğradığını düşündüğü için kendisini çok suçlamıştır. Dolayısıyla ilk filmde birbirlerini tanımaya fırsat bulamayan ikili bu film boyunca birbirleri hakkında sorular sorarak birbirlerini tanımaya çalışırlar. 



"Film zaman olarak öğleden sonrada geçtiğinden, yönetmen Richard Linklater çekimler için günün sadece bu saatini kullanmıştır. Yönetmen, bunun filme inanılmaz bir gerçekçilik kattığını ve oyuncuların en iyi performansı göstermesini sağladığını belirtmiştir. "


Film genel olarak geçmiş, gelecek, şimdiki zaman, din, çevre kirliliği, evlilik ve seks gibi, kısaca otuzlu yaşlarına gelen insanların ilgi duyduğu şeyler hakkındaki içten bir sohbetten oluşur. Celine karakterini biraz analiz edecek olursak, kendi ayakları üzerinde durabilen, ekonomik açıdan bağımsız ama saf bir sevgiye de muhtaç. Hissettikleri zaman zaman nevrotik olabilen, güçlü görünmek isteyen ama kendi içerisinde yıkık bir çocuktan farkı olmayan bir karakter. Yaşama bakış açısı ve mutlu olabildiği şeyler hep çok küçük an'larda saklı. (aa bu şey değil mi ya, ben? 😄) Aslında Jesse'nin kitabını okuyana kadar umut dolu ve romantik biri olduğunu anımsıyor. Gerçeklik ve aşk arasında bir çelişki taşıyor. Bazen kimi noktada Celine karakterinde kendinizi görebilmeniz mümkün olabiliyor. Hayata, insanlığa ve aşka olan düşünceleri ve yitirdiği umudu empati yapmamızı sağlıyor. Filmi zaten güzel kılan da karakterlere gerçek hayattan sorunların ve davranış örüntülerinin giydirilerek çeşitli diyaloglarla izleyiciye sunulması.

Filmin son sahnesi Celine'in şu sözüyle sonlanıyor: "baby, you gonna miss that plane" , Jesse: "i know, i know.." ee artık izleme kısmını da size bırakıyorum biraz çözün.



3. SERİ
Before Midnight (Geceyarısından Önce) ise 2013 yılında yayına giren serinin son filmi. Amerika ve Almanya'daki bazı festivallerde izleyicilerin oldukça beğenisini kazanan bir film aynı zamanda.  Film bu sefer Yunan bölgesinde çekilmiş. Before Midnight uzun süren bir ilişkinin artık orta yaşa gelmiş bir çiftin yüzleşebileceği sorunları merkezine alıyor. Bu film serinin en anti-romantik ve en gerçekçi filmi sayılabilir. Bunun nedeni karakterlerimizin yaşlanmış olması. Elbette bana göre Julie yıllar geçmesine rağmen güzelliğinden, Ethan de karizmasından pek bir şey kaybetmemiş. 
Şimdi, sıra sizin. Keyifli izlemeler.




Yorumlar

  1. Sayende Midnight ı izlemediğimin farkına vardım. Teşekkürler

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar