Biraz Ben
Umutsuzluk senfonisi çalmaya başladığında, kulaklarımda griyi hissediyorum adeta. Son günlerde çok sık hissetmeye başladığım bir his aslında. Kaygılar ordusu beynime hükmetmeye çalışırken pozitif kalmaya çalışan yanım savaş veriyor onlara. Yitip gidiyor zihnim, bulanıyor geçmişim.
Nerede olacağım, neler yapacağım, neleri başaracağım ya da neleri başaramayacağım? O kadar kasvetli, gereksiz bir halet-i ruhiye ki, inanın bazen yemyeşil bahçelerde yetişen bir bitki olmak isterdiniz. Bardakları sürekli dolduran ve sabır bırakmayan bu hayat gerçekten ama gerçekten çok bayat.
Bugüne kadar yazdıklarımı okuyanların birçoğunun kafasındaki düşüncelerine anahtar olduğumun hep farkındaydım, belki şu an yine olacağım ama inanın olmayı hiç istemezdim. Neden böyle konuşuyorsun, hiç mi güzellikler tatmıyorsun derseniz elbette bu kadar yıllık yaşantımdaki en dolu dolu güzellikler yaşadığım, olgunlaştığım ve kendime olumlu şeyler kazandırmaya çalıştığım, çevreme fikirlerimin inceliklerini yayma evresindeyim. Fakat güzellikleri tadıyor olmak ya da iyi biri olmaya çabalamak demek değildir ki kaygılar hafiflesin.. Kalpleri kibir ve nefret dolu insanların kendini en tepe noktalarda görüp, insanları ezdiği veya gururlarını incelttiği bu dönemde çokta sakin kalabilmek mümkün değil. Hislerimle ve düşüncelerimle bazen, işte tam da böyle gecelerde başa çıkamıyorum. Her gün, "acaba bugün ne yazsam?" diye düşünürken şimdi ani bir istekle içimi satırlara döküp rahatlamak istiyorum. Zor geliyor size de zaman zaman her şey, hele ki gurbette öğrenciyseniz, iş yerinizde sevilmiyorsanız (NEDENSİZ BİR BİÇİMDE) ya da sevdiklerinizi kaybettiyseniz. Sürekli içinizde beyninizle yarattığınız ve kapınızda beklettiğiniz o karanlıkla yüzleşememe ve çaresizlik hissi içinde kayıp gidiyorsunuz, tıpkı zaman zaman benim de yaşadığım gibi. Korkmamalıyız. Bu düzende, bu insanlarla, bu fikirlerle ve kendimizle yüzleşmekten korkmamalıyız. Korkaklık ancak bunları bir döngüye sokar ve iyileşemememizi sağlar. İstediğiniz müziği, istediğiniz kitabı çekinmeden dinleyin, okuyun. Kime ne ki zaten sizin eylemlerinizin boyutu
ahlak ölçütlerini aşmadığı sürece. "Herkes kendi metrekaresinde" diye bir tabir var ya, hah!.. işte onu yaşayın. Zaten bu kadar şey yüklü bir biçimde canımızı sıkarken bari kendimiz kalabilelim, en içtenliğimizle. Kötüysek kötü, iyiysek iyi.
Çok severek okuyorum yazılarını ve eminim ki bir çok kişi benimle aynı görüşte. Kalemine sağlık başarıların günden güne daha çok artacak inanıyorum ❤️
YanıtlaSilsen içinden geleni yazmaya devam et, biz yazılarında kendimizi buluyoruz.
YanıtlaSil,"Zaten bu kadar şey yüklü bir biçimde canımızı sıkarken bari kendimiz kalabilelim, en içtenliğimizle. Kötüysek kötü, iyiysek iyi."