YERİNİ BİLEMEMEK
Hani Selda Bağcan o kadar içten “öyle
bir yerdeyim ki” demişti
ya, işte ben de tam da şimdi nasıl bir yerde olduğumu bilmiyorum.
Konumsal değil, metafiziken…
"Üstünde
durduğumuz sıkıntı bütün bir çağın sıkıntısıdır. Biz, kendi tarihimiz içinde
düşünmek ve yaşamak istiyoruz. Biz inanıyoruz ki, bu hayatın gerçeğine ancak
herkesin kendi dramını sonuna kadar yaşamasıyla erişilebilir" diyen
Albert Camus çok da haklıymış, yaşarken anladım.
Yeditepe
İstanbul dizisindeki yerimizi sorgulatan replikler gibi kenarındayız işte hayatın ve tıpkı
dış kapıda kalan o mandal metaforu gibi! Bundan kaçışımız yokmuş da alnımıza yazılmış kader gibi, ruhumuza işlemiş bir yaşam formu gibi sanki..
Aniden
içine kapıldığım o yersiz yurtsuz rehavet yine çöktü işte vücuduma. Ruhumda
derin huzursuzluklar yaratan yaşama arzusu ve o deli saçması ikilemlerin
ormanı.. Hoş geldin. Üzgünüm ama yapacak bir şeyim yok, bununla ilgilenmek istemeyecek kadar
yorgun ve karmaşığım. Alıştım artık benimle yaşamasına. Hayatım böyle de devam edebilir, çünkü belki de o ünlü
filozoflara aşık olan kasvetli hâlet-i ruhiye gibi bana da aşıktır arafta kalmışlık ve u-mutsuzluk.
Yorumlar
Yorum Gönder