MIKE LEIGH'DEN ZEKİ DEMİRKUBUZ'A
Naked, Mike Leigh imzalı, 1993 yapımı bir İngiliz filmi...
Leigh, sinema sektörüne farklı bir pencereden bakan bir yönetmen. Yaptığı filmlerde oynanılan karakterin iyi anlaşılması için karakterlerin ayrıntılarıyla fazlaca ilgileniyor. Bu yüzden genelde filmlerinde aynı oyuncularla çalışmayı tercih ediyor. Ve ayrıca Leigh, 1993 yılında "Naked" filmiyle Cannes Film Festivali'nden "en iyi yönetmen" ödülünü alıyor.
Naked aslında film gibi görünse de birçok yönetmenin konusunu işlediği ve gerçeklikten ilham aldığı hayattan kısa bir kesittir. Zamanında Leigh için şöyle bir şey okumuştum; senaryolarının tamamını yazmıyormuş, aynı şey Naked için de geçerli. Hatta bu konuyla ilgili ayrıntıları şöyle anlatıyor: oyuncularıyla karakter üzerinde uzun zaman çalışıyor, film çekilmeye başlayana kadar oyuncular birbirini hiç görmüyor, bu süreçte oyunculardan karakterlere gerçekten "ruh" vermesi bekleniyor, ve en sonunda çekim başladığında oyuncular doğaçlama yaparak film oluşturuluyor. Yani başka bir oyuncu aynı rolü oynayamaz hale geliyor. Oyuncunun kendi mimikleri ve düşünceleri karaktere karışıyor.
Filmde ana karakter Johnny'dir. Johnny için modern zaman seyyahı diyebilmek mümkün. Düşünen, anlamaya çalışan ve zihne önem veren bir adam. Bunun yanı sıra kendini "yaşayan ceset" olarak tanımlıyor. Zihinsel bir varoluşa inanıyor ve tüm diyalogları nihilizm kokuyor. Diğer tarafta da Jeremy; burjuvanın kalbi, sistemin en sevdiği çarkı.. Para, zenginlik ve aşırılık had
Filmin son sahnesinde Johnny'nin yine kaçması, aidiyetten kaçış olarak yorumlanabilir. Bu film bizi izlediğimiz süre boyunca üzerine düşündüren türlerden. Toplumun yapısı, değersizlik, yabancılaşma ve rasyonellikleri aşan boyutlar üzerine vurgu yapıyor.
"Sıkıldım mı? Hayır, hiç de sıkılmadım. Ben hiç sıkılmam. Herkesin derdi bu, herkes sıkılıyor. Doğa size açıklandı ve sıkıldınız, evren size açıklandı ve siz bundan da sıkıldınız. Şimdi yalnızca ucuz heyecanlar istiyorsunuz. Ve yeni oldukları sürece ne kadar adi, saçma olduklarını fark etmiyor. Hakkımda ne söylersen söyle ama ben hiç de sıkılmıyorum."
Mike Leigh'in sinemaya bakış açısını çok rahatlıkla Zeki Demirkubuz sineması ile bağdaştırabiliriz. "Demirkubuz sineması" bir bakıma çilenin normalleşmesinin, insanın bunu Nietzsche'nin "gömülü kaybedenler" dediği gibi kabullenişini ve bu kabullenişin absürt ilginçliğinin sanatını yansıtır. Bu sanatını en iyi ortaya koyduğu filmlerden biri de KADER'dir. Kader'de önemli olan psikanaliz, trajedi, fenomenoloji gibi tümüyle Batı'ya ait kültürel kodların hem Yeşilçam ile ilişkisini sürdürüp, hem de klişelere bulaşmadan kendi dilini oluşturması ve bu dili Türkiye'nin kültürel kodlarıyla çok uyumlu kullanabilmesidir.
Yorumlar
Yorum Gönder